14 Nisan 2014 Pazartesi

İstanbul Boğazı Şiiri

İstanbul Boğazı
Boğazda yüzüyor irili ufaklı kayıklar
Bayram gece gündüz ismini sayıklar
Bu kul sensiz hep pirinç taşı ayıklar
Oturup ağlasa, görenler onu ayıplar

Boğaza gerdan, kula yoldur Boğaz Köprüsü
Dillere destan, şairin yazdığı boğaz türküsü
İdeal asfalttır gemilere boğaz suyunun üstü
Şairlere ilham kaynağıdır dalgaların köpüğü

Boğazından her gün sayısız gemi gelip geçer
Aşıklar ekser İstanbul Boğazı’nı mekan seçer
Çünkü, güzelliğini görenler kendinden geçer
Sorsalar şaire, o da İstanbul Boğazı’nı seçer

Boğazı’nın dalgaları, sanki öbek öbek dağlar
Boğaz Kara Denizi Marmara Denizi’ne bağlar
Boğaz Köprüsü, Anadolu'yu Avrupa'ya bağlar
Boğaz şehre ayrı bir güzellik ve özellik sağlar

Boğazın rıhtımında her gün balıkçılar balık avlar
Boğazın güzelliğini görenler hayranlığından ağlar
Onun güzelliğini görüp, ayrılanlar karaları bağlar
Nasıl bağlamasın ki onun hasreti ciğerleri dağlar

Yazları ılık ılık, kışın da hırçın hırçın eser rüzgârı
Yazları yatak misali, kışın dağlar misali dalgaları
Geceleri inci mercan misali ışıkla süslenir kıyıları
Bir de Ay avize oldu mu görmek gerek o yalıları

Şair der, ben bir gördüm, bin vuruldum güzelliğine
Gidenler gibi gelecekler de hayran kalır güzelliğine
Geçmişteki gibi gelecekte de paylaşılamaz güzelliği
Yedi cihanda dillere destandır, onun eşsiz güzelliği 
                                                                                    Bayram TUNCA

İstanbul Boğazı


     

     İstanbul Boğazı,İstanbul'u ikiye bölen,kıtaları birbirine bağlayan bir doğal güzelliktir.Dünyanın en dar kıvrımlı boğazıdır.Son dönemde maviliğini yitirse bile hala mavi bir biyolojik koridordur.
     Bu güzellik şu sıralarda gerçekten büyük bir tehdit altında.KİRLİLİK.Bu kirliliğin birçok sebebi var.Geçen tankerlerin,gemilerin bıraktığı atıklar,batan gemilerden sızan yakıtlar ve BİZ.Denizlerimizi denizanası gibi kirletiyoruz.İstanbul Boğazı gerçekten dünya için önemli bir kanal.Kirlenip yok olursa çok kötü şeyler olacak.Geleceğimiz için gerçekten çok önemli bir boğaz.İçinde yaşayan canlılar olsun,dışarıdaki canlılar ve bizim için bir servet.İstanbul Boğazının bir kolu olan Haliç'ten örnek verecek olursam gerçekten vahim durumda.
   
                                                                                                                                           
     Gördüğünüz gibi denizin temizlenmiş hali bile bu durumda ve yakından çok kötü kokuyor.Temizleme çalışmaları yapılıyor fakat pek işe yaradığı söylenemez.
     Bu biyolojik koridor canlılar için çok önemli ve ona sahip çıkalım.
     











Ekosistem Nedir?

     Sözlük anlamı: Canlı topluluklarını ve bunların içinde yaşadıkları ortamı kapsayan bütün.
     Ekosistem, belirli bir alanda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlere ekosistem denirekosistem
     Ekosistem aynı zamanda bir besin ağı ile şekillenmektedir. Ekosistem, küresel ölçekte bir düzeni ifade etmekle beraber yerel ve korunaklı bir sistemin varlığına da atıfta bulunabilir. Örneğin eğer söz konusu ekosistem bir tarım alanı içinde gelişiyorsa buna agroekosistem adı verilir.
     Karşılıklı olarak madde alışverişi yapacak biçimde birbirlerine etki yapan organizmalarla (biyotik), bitki ve hayvanların birbirine eklemlendiği ve ayrıca kaya, toprak gibi fiziksel çevre faktörlerinin (abiyotik) bir arada bulunduğu herhangi bir doğa parçası bir ekosistemdir.
     Fakat ekosistemler çok zarar görüyor ve bu ekosistemleri korumalıyız.Ekosistemler bozulduklarında ise çevreye zarar veriyor.   

Ekosistemdeki bozulmaların çevreye etkileri

Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve işleyişini olumsuz etkiler Bazı varlıkların azalması diğer bazı varlıkların azalmasına da neden olur. Madde döngülerinin gerçekleşmesi zorlaşır. Sonuçta doğadaki enerji tükenmeye doğru gider.
1- Dünya Coğrafyasının Değişmesi.
2- İklimin Değişmesi.
3- Erozyonların Oluşması.
4- Su Kaynaklarının Azalması.
5- Enerji Kıtlığının Başlaması.
6- Canlı Çeşitliliğinin Azalması.

     İstanbul Boğazındaki ekosistemde ise onlarca canlı yaşamaktadır.Martısından balığına,yunusundan uskumrusuna...İstanbul Boğazı’nda bu denli farklı türden balığın bulunmasının sebebi, aslında akıntılar ile sürekli karışan Ege-Marmara ile Karadeniz sularının içindeki türlerin neredeyse tamamına yakınını barındırmasıdır. Teknik olarak değerlendirildiğinde jeolojik bir fay çöküntüsü olan İstanbul Boğazı, aralarında iki katlık bir tuz oranı bulunan Marmara ve Karadeniz’de yaşayan canlıların tümü için önemli bir geçiş noktası halindedir.
Sardalya: İnsan sağlığı için son derece önemli olduğu ortaya çıkan Omega 3 yağ asitleri yönünden son derece zengin olan Sardalya, Hamsi balığının biraz daha büyüğü olarak tabir edilse de, yağlı yapısı onu daha dayanıklı bir balık kılar. Yeşilden gümüşi beyaza doğru değişim gösteren renkleri ve yanal çizgisi etrafındaki siyah noktacıkları, onu benzerlerinden daha kolay ayırt etmemize yardımcı olur. Kasım ve Ocak ayları haricindeki tüm dönemlerde üreme kabiliyeti olan balıklardandır ve her bir yumurtlamada 20.000 kadar yumurta bırakırlar.
Hamsi: Küçük boyutlarına rağmen son derece besleyici ve lezzetli olan Hamsi, Karadeniz’den zaman zaman boğazı kullanarak Marmara’ya da geçer. Yoğun sürüler halinde dolaşan bu balıklar, özellikle kış aylarında bol miktarda avlanarak düşük fiyattan pazara sunulur. Büyük bir üreme göçünün parçası olarak boğaza yaklaşan Hamsi, özellikle büyük balıkçı gemileri tarafından hızlıca çevirme ağları ile toplanır. Hamsi avcılığının en büyük sorunlarından biri, yumurta dökmeden avlanan balıkların, popülasyonunun devamını sağlayacak gücü yakayamayarak sayılarının azalma göstermesidir. Bu sebeple, mutlaka av yasaklarına uyulacak şekilde avlama yapılmalıdır.
Lüfer: 1 Eylül ile 31 Mart tarihleri arasında av sezonunda olan lüfer, boğazdaki ekonomik değeri en yüksek olan canlılardan birisi. Çok keskin dişlere sahip olan bu balık, özellikle karvior-kanibalist beslenme şeklini gösterir. En lezzetli olduğu dönem sonbahar ile kış aylarındadır. En iyi, güneş doğarken canlı yemlerle avlanabilir.
Karagöz: 1 Ağustos ile 31 Mart tarihleri arasında avlanmasına izin verilen Karagöz, kuyruk sapı kısmındaki büyük siyah leke ile özelleşen bir balıktır. 
Sinarit: Tıpkı Karagöz’de olduğu gibi 1 Ağustos ile 31 Mart tarihleri arasında avlanabilen bu balık, denizlerde ağırlık ve büyüklük yönünden en iyi hale gelebilen türlerden biridir. Saldırarak avlanan bir balık olduğundan, avcılığında da parlak ve ilgisini çekecek hareketli materyaller kullanılır. Taşlık ve kayalık diplerde, enkaz ve batıklarda sıklıkla rastlanır.
Trança: Denizde karşılaşılabilecek olan en inatçı, hırçın ve güçlü balıklardan birisi olan Trança, genellikle kıyılarda kolayca yakalanabilecek bir balık değildir. Karanlık, derin, taşlık zeminlerde ve kayalıkların arasında sıklıkla rastlanır. Avcılığında canlı yemler ağırlıklı olarak kullanılır. Yemin çeşitleri ise sübyeler, kalamar, karides ve küçük balıklar olarak sıralanabilir.
Çipura: Çeşitli boylarda çeşitli isimler alan çipura, Türkiye’de, özellikle Ege’de çok yaygın şekilde yetiştirilip avlansa da, boğaz bölgesinde de avcılığı yapılan önemli türlerdendir. Balıkçılar arasında da yaygın olarak bilinen şekli ile çipura, son derece temkinli, tedirgin ve aynı zamanda ürkek bir balıktır. Gördüğü yeme direk olarak saldırmaz, onu ilk önce uzaktan izler ve takip eder. Beslenme alışkanlığı içinde tükettiği kabuklu canlılar, onun güçlü bir çeneye sahip olduğunun en önemli kanıtıdır.
Levrek: Çipura ile birlikte Türkiye’de en fazla yetiştiriciliği yapılan balıklar arasındadır. İstanbul Boğazı’ndaki populasyonunda aşırı avcılığa bağlı azalma mevcuttur ve bu durum, halen tür için büyük bir tehdittir.
Zargana: İnce, uzun, esnek, kıvrak ve parlak derisi ile suyun içinde olduğu kadar suyun dışında da büyük ilgi gören Zargana, suyun daha çok ışık alan bölgesinde yaşar ve orada beslenir. Vücut yapısı ile ters orantılı olarak son derece hırçın ve saldırgan bir yapı gösteren bu balık, tipik şekilde diğer balıklar, yumuşakçalar ve kabuklularla beslenir. Boğazdan Ege’nin güneyine kadarki su alanında yayılım gösterir. Sıcak havalarda açıkta, soğuk havalarda kıyılara yaklaşır. Sürüler halinde dolaşır, suyun içinde ok misali ilerler.
Kefal: Farklı sulara olan tolerans yüksekliği ile en ilgi çekici balık türlerinden birisi olan kefaller, İstanbul Boğazı’nda, özellikle ağız kısmında Marmara Denizi’nin karakteristik özelliğini gösterme eğilimli Haliç çevresinde üreme ve saklanma amaçlı olarak yılın belli aylarında toplanır.


13 Nisan 2014 Pazar

Denizlerimiz Elden Gidiyor


                     



                Denizlerimiz elden gidiyor...
    Tüm Türkiye'nin ortak sorunu denizlerimiz çok kirli...En başta ise bizim de yakından ilgilendiğimiz İstanbul Boğazı.Peki bu sorunla ilgilenen kurum ve kuruluşlar nelerdir?
     Öncelikle şundan bahsetmek istiyorum.İstanbul boğazı gerçekten çok kötü bir durumda.Yeri geliyor kokudan geçilmiyor,bir sürü canlı ölüyor ve bunu düzeltmek bizim elimizde.Bu durumla yakından ilgilenen kuruluşlarla iç içe olmalıyız.Benim de gönüllüsü olduğum Deniztemiz Turmepa gibi...
    İstanbul Boğazı'nın bu sorunlarıyla ilgili ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?
Turmepa'nın faaliyetleri 3 ana başlık altında incelenebilir:
1- Projeler:
  • Eğitim Projeleri
  • Koruma Projeleri
  • Farkındalık Projeleri
2- Etkinlikler 
  • Eğitim Etkinlikleri
  • Sosyal Etkinlikler
  • Koruma Etkinlikleri
3-Eğitimler
Turmepa bu konuda gerçekten hassas bir kuruluştur.
    Koylardaki atıklar toplanıyor,masraflar kurum tarafından karşılanıyor.Su kalitesi ise oldukça yükseldi.Bu da sistemin oturduğunu gösteriyor.
    Turmepa'nın tekneleri hakkında ise:
Turmepa 1- Göcek ve Dalaman koylarında sıvı atık toplanmaktadır.
Turmepa Flika A- Göcek'de teknelerde biriken katı atıkları toplamaktadır.
Turmepa Flika B- Dalaman'da teknelerde biriken katı atıkları toplamaktadır.
Deniztemiz 3 ve 4- Orhaniye,Selimiye ve Hisarönü koylarında teknelerdeki sıvı ve katı atıkları toplamaktadırlar.
   Turmepa gibi birçok kuruluş vardır.Bize düşen ise bunlardan birine gönüllü olamak.Yapacağımız basit bir iş,kim bilir kaç canlıyı kurtaracak?Gereken tek şey gönüllü olmak...













12 Nisan 2014 Cumartesi

Uskumru


                                                           Uskumru Balığı
 Vücut iğ şeklindedir. Sırtta aşağıya doğru inen açık veya koyu yeşilimsi-mavi, üzeri lekeli bantlar vardır. Başta beyin görünmez, karın tarafı açık gümüşi renktedir. Bütün yüzgeçler yumuşak ışınlı olup, gözler kolyoza göre daha ufaktır. Kolyozdan kafada ve vücutta bulunan pulların tek düze, sırt yüzgecindeki dikenleri daha çok sayıda (11-13), pulları ve yanlarının altında koyu esmer lekeler ve hava kesesi olmayışı ile ayrılır.

    Genelde 25 - 30 cm. olan, 40 cm'e büyüyebilen, sürüler halinde yaşayan Marmara bölgesinin yerli balığıdır. Geçmişte Karadeniz ve Ege arasında büyük göçler yapan, eti çok lezzetli bol avlanılan uskumru, şimdilerde ekolojik nedenlerle seyrek rastlanan adeta tükenmiş bir balıktır. Normalde, 2 - 3 yaşında olgunlaşan dişileri 350.000 - 400.000 yumurtasını denize bırakır. Üreme devresi Şubat - Nisan arasındadır. Planktonlar, hamsi, çaça gibi küçük balıklar ve yavruları besinleri arasındadır. 8 - 10 yıl yaşar. Torik ve Kofana baş düşmanıdır. Az yağlı ve kurutulmuşuna Çiroz denir. Yaşam ortamı tekrar varolduğunda ekonomik değeri en yüksek balıklardan biridir. Atlantik'de yaşayan lezzetsiz bir türü daha vardır.

     Kolyos'a çok benzeyen Uskumru büyüklüğüne göre üç değişik ad ile adlandırılır. En küçüğü kalinarya'dır. 

     Uskumrunun kolyostan önemli farklılıkları aşağıdadır.
. Uskumru ile kolyozun sırt desenleri birbirine benzemekle birlikte kolyosun rengi koyu, uskumrunun ise açıktır.
. Uskumrunun kuyruk çatalının içi boş ve iki çizgiden ibaret bir "V" harfi tarzındadır. Kolyosunki ise doludur.
. Uskumrunun gözleri neredeyse toplu iğne başı kadar küçük, kolyosun ise oldukça iridir.

     Uskumru ne yazık ki fazla gözlemlenemiyor.Aşırı avcılık,kirlilik,öttrifikasyon ve daha birçok nedenden dolayı sayıları oldukça azaldı,Derhal önlem alınmaz ise nesli tükenecek.Uskumruyu koruyalım,sahip çıkalım.